Bir sabah uyanıp eskisi gibi hissetmediğini fark etmek ne garip.
o kadar büyüdü ki yalnızlığım, her nereye dönsem, kendimle karşılaşıyorum.
Gece seni bir yıldız beklemiş ve sen sabaha kadar göğe bakmamışsın..
ne içimdeki sokaklara sığabildim ne de dışardaki dünyaya.
Maalesef ben
'Ruh' nedir bilmeden 'acısını' öğreniyoruz. Bir kitap okuyoruz ve kendimize hayali dünyalar kurmayı keşfediyoruz. Uzaktan kısık sesle kulağa hoş gelen bir şarkı duyuyoruz sonra da susup dinlemeye alışıyoruz. Yağmurdan kaçan, güneşten saklanan insanlar görüyoruz; yanlış neymiş anlıyoruz. Hastalıklı zihniyetlerin serbestçe dolaştığı sokaklarda özgürce gezemeyen bizler, çaresizliğin kölesi oluyoruz. "Mutluyuz-mutsuzuz, huzurluyuz-huzursuzuz, güvendeyiz-güvensiziz" zıtlıkları fark ettiğimizde yalan söylemeye mecbur bırakılıyoruz. Doğru söylerseniz sorgulanırsınız. Anlatırsanız anlamazlar ama hüküm koyarlar; 'bencilsin', 'nankörsün' diye anlınızın ortasına hiç umursamadan damgayı basarlar. Yaşıyoruz ne de olsa. Böylelikle biz de umursamamayı öğreniyoruz zamanla. Sonra.. sonrası kaderiniz ve sizin iradenizin seçimlerine kalmış.
Kendimle yüzleşiyorum,kendimi buluyorum ve tüm bataklıklardan sıyrılıp üzerimde kurup kalmış çamurları temizliyorum,iyileşiyorum,çok acıyor ama iyileşiyorum.
Yine düştük iyi mi
hepimiz aynı cehenneme sahip farklı bedenler değil miyiz?
Şehrin ışıkları sönsün, kime ne?
Biz seninle yanarız.